Posts Tagged ‘homeros

21
Jul
09

odysseia

Odysseia’nın -24 bölümden oluşan bu koskoca destanın- kısacık bir özetini yapmak istersek:

Truva savaşından sonra yurduna dönmek için çabalayıp duran Odysseus’un başından geçenler ve onun eve dönüşü sırasında, yurdu İthakea’da yaşananların anlatımı diyebiliriz.

Bence Odysseia hakkında vurgulanması gereken en önemli şey, bir destandan çok; kurgusu ve anlatım tarzıyla, bir romana hatta bir filme benzemesi. Homeros, Odysseia’da İlyada’nın aksine, bir olayı değil, bir insanı anlatır. Tekrarlardan kaçınan, yer yer geri dönüşler içeren akıcı bir anlatımı ve modern bir kurgusu vardır.

Destan 24 bölümde anlatılmış ancak 5 ana destan parçasından oluşuyor:

1. Telemakhia (Bölüm 1-4): Odysseus’un oğlu Telemakhos’un destanıdır. Truva savaşı biteli neredeyse 10 yıl olmuş ama sevgili babası hala yurduna geri dönmemiştir. Bu sırada onun öldüğüne dair söylentiler artınca, Ithaca’nın varlıklı erkekleri, annesi Penelopeia’ya talip olup, hepsi birden Odysseus’un sarayına yerleşmişlerdir. Bunların işi gücü yiyip içip, eğlenceler düzenleyip Odysseus’un mallarını tüketmektir. Bu sırada Penelopeia’nın bir karar vermesini, içlerinden birini seçmesini beklerler. Ancak o, kocasını beklemeye kararlıdır. Bu durumdan son derece rahatsız olan Telemakhos, tanrıça Athena’ya inanır, Odysseus’un öldüğüne dair şüphelerini bir kenara atar ve babasından haber alabilmek için Truva’dan dönmüş olan diğer liderlere onu sormak üzere yollara düşer.

2. Kalypso’nun adası (Bölüm 5): Tanrıça Athena, Olympos’lu tanrıları bir araya toplar ve 7 yıldır Kalypso’nun adasında tutuklu olan Odysseus’un yurduna dönmesine izin vermeleri için onları ikna eder. Oysa Su Perisi Kalypso Odusseus’u gerçekten sevmektedir ve kendisiyle kalması koşuluyla ona ölümsüzlüğü teklif eder. Ancak yirmi yıldır görmediği güzel karısı Penelopeia’yı unutamayan Odysseus bu teklifi reddeder. Yurda dönmesi için izin çıkınca, kendisine bir sal yapar ve denize açılır. Uzun süren fırtınaların ardından Phaiakların ülkesinde karaya vurur.

3. Phaiakların ülkesi (Bölüm 6-9): Phaiak kralının kızı Nausikaa, Odysseus’u sahilde bulur, ona giysiler verir ve evine davet eder. Odysseus’u iyi karşılayan Phaiaklar ona yurduna dönmesi için yardım edeceklerini söylerler.

4. Odysseus’un maceraları (Bölüm 9-12): Bu bölüm destanın merkezidir. Phaiak’ların kendi şerefine düzenledikleri eğlencede, bir ozan Truva savaşını anlatan şarkılar söylemektedir. Bunu duyunca gözleri dolan Odysseus, ona “Neden ağlıyorsun?” diye sorduklarında, “O hikayede bahsi geçen benim” diye cevap verir ve Truva’dan 12 gemisiyle ayrılışını ve üç yıl boyunca denizlerde çeşitli tehlikeler atlatıp bütün gemileri ve yoldaşlarını kaybedip, Kalypso’nun adasına varışını anlatır. Ardından Phaiaklar onu bir gemiyle Ithaca’ya gönderirler.

5. Ithaca (Bölüm 13-24): Odysseus bir dilenci kılığında domuz çobanı Eumaios’un yanına sığınır. Orada yolculuktan dönen oğlu Telemakhos ile buluşur. İkisi birden taliplerle savaşıp onları öldürürler. Destan, Odysseus ve Penelopeia’nın yirmi yıllık ayrılıktan sonra kavuşmalarıyla sona erer. (Çok kuru oldu değil mi.. Daha dramatik bir anlatım için gidiniz kitabı okuyunuz :-) )

Şimdi bu kahramandan biraz daha ayrıntılı bahsedelim isterseniz..
Baba Learthes ( ki Odysseus’a sık sık “Learthesoğlu” diye de seslenilmektedir.) ve ana Antikleia’nın oğulları olan Odysseus, kuzeybatı Yunanistan civarlarındaki Ithaca adasında doğmuştur. Bir rivayete göre, anne Antikleia, Learthes ile evlenmeden bir gün önce Sispyhos ile beraber olmuştur ve Odysseus, Learthes’in değil Sispyhos’un oğludur; üstün zekası da ondan gelmektedir.

Odysseus’un gençliğine dair anlatılan iki şey vardır: Achilleus gibi hekim Kheiron’un yanında geçirdiği süre ve dedesi Autolykos’u ziyareti sırasında katıldığı bir yaban domuzu avında bacağından yaralanması. ( Bu yara izi sayesinde Truva savaşından yıllar sonra yurduna döndüğünde, onu büyüten dadısı Eurykleia onu tanıyacaktır.. )

Bir süre sonra baba Learthes, oğlunu tahta geçirmiştir ancak bu konuda pek fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak Odysseus’un kendine nasıl eş seçtiği birçok kaynakta oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. İlerde Truva savaşına sebep olacak bu hikayeden ben de kısaca bahsetmek istiyorum. Aslında daha detaylı bahsetmek de istiyorum ama İlyada başlığı altında :-) Her neyse.. Su perisi Thetis ve Peleus’un düğünlerine davet edilmeyen Nifak Tanrıçası Eris, Athena, Aphrodite ve Hera’nın ayakları dibine bir altın elma yuvarlayıp ortadan kayboldu…Elmanın üzerinde “En güzele…” yazıyordu. Zeus bu üç tanrıçadan en güzel olanı seçmesi için Truvalı çoban Paris’i görevlendirdi. Paris ona zeka ve savaşma yetisi teklif eden Athena ile güç ve kudret teklif eden Hera’yı eledi, kendisine dünyanın en güzel kadınını teklif eden Aphrodite’i seçti. Aphrodite ona dünyanın en güzel kadını Helena’yı kaçırması için yardım etti, ve Helena’nın kaçırılışı Truva savaşını başlattı. Bu arada Helena’ya talip olan birçok kişi arasında Odysseus da vardı. Aslında Odysseus Helena’dan çok teyzesinin kızı Penelopeia ile ilgileniyordu. Baktı ki işler kızışıyor, Penelopeia ile evlenmesine izin verilmesi karşılığında, diğer taliplerin Helena’nın babasının seçtiği kişiye karşı ayaklanmamalarını sağlamayı önerdi. Bu öneri kabul edildi, Odysseus Penelopeia’yı, Agamemnon da kardeşi Menelaos’a götürmek için Helena’yı aldı. Ancak tam bu sırada Paris geip Helena’yı kaçırdı! İşte o anda kıyamet koptu ve Truva savaşı başladı. Helena’yı geri almak için Truva’ya gönderilecek askeri birlikler toplanırken, Odysseus’u da almaya geldiler. Oysa Odysseus savaşa gitmek istemiyordu; yeni evliydi ve oğlu yeni doğmuştu. Bu yüzden kendisini almak için geldiklerinde deli taklidi yaptı. Sahilde bir öküz bağladığı sabanı sürüyor, kumlara tuz ekiyordu. Ancak kendisini sınamak için sabanın önüne oğlu Telemakhos’u koydular ve doğal olarak Odysseus yönünü değiştirdiğinde, zekasının yerli yerinde olduğu ortaya çıktı. Tarihin bilinen ilk asker kaçağı böylece kendini ele vermiş oldu. Sonra tabii ver elini Truva :-)

Yaaa işte aşağı yukarı böyledir Leartesoğlu, akıllı ve zeki Odysseus’un hikayesi.. Aslında çok daha ayrıntılı anlatmak istiyorum ama bir daldım mı içinden çıkılmaz oluyor. Şundan bahsettik, bundan bahsetmesek olmaz diye diye bu bölümü üçüncü kez baştan yazıyorum aslına bakarsanız. Bana kalırsa iyi bir özet oldu. Son kısımdan özellikle bahsetmedim, çünkü istiyorum ki Odysseia’yı okumamış olanlar gitsin okusun, okumuş olanlar gitsin bir kez daha okusun. O anlatıma eş birşeyler çıkmadı benim klavyemden kusura bakmayın :-)

Siber alemde fareme takılan, Odysseus ile ilgili şu linkleri de vermeden edemeyeceğim:

Samuel Buttler’ın İngilizce çevirisine:
http://darkwing.uoregon.edu/~joelja/odyssey.html ” ;

George Chapman’ın İngilizce çevirisine: “http://www.columbia.edu/acis/bartleby/chapman” adreslerinden ulaşabilirsiniz.




a r ş i v